home Türkçe Araştırmalar Salar Seyfoddini: «Bu aşamada savaş olmamalı»

Salar Seyfoddini: «Bu aşamada savaş olmamalı»

Tahran, diplomatik inisiyatif ve arabuluculuk misyonuyla savaşın devam edilmesini, en azından kısa vadede önleyebilir.

12 Temmuz 2020 tarihinden beri Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Tavuş bölgesindeki Movses köyü yakınlarında birkaç çatışma yaşandı. Bu tür çatışmalar, 2016 yılı Nisan savaşının sona ermesinden sonra, Artsakh Cumhuriyeti toprakları dışında, Ermenistan Cumhuriyeti devlet sınırları içinde gerçekleştikleri için benzeri görülmemiştir. Sınırda çatışmanın ilk belirtileri, hâlâ birkaç ay önce, iki taraf arasındaki retorik savaşın büyüdüğü sıralarda görüldü.

Geçenlerde bir askeri merkezin açılış töreni sırasında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, «Ermenistan’ın başkenti Erivan Azerbaycan’ın tarihi topraklarının bir parçasıdır» demesi   bu durumda ciddi bir tehdit olarak kabul edilebilir. Son çatışma ile geçmişte yaşanan çatışmalar arasındaki fark ve önem coğrafi konumdadır.  Son zamanlarda Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı toprak iddiları, Ermenistan Cumhuriyeti’nin Tavuş bölgesi ve Erivan şehri gibi bölgelerini kapsayarak, çatışmanın sınırlarını genişletti.  Bakü’nün bu politikası tüm müzakere sürecini çıkmaza sokacak ve pratikte, müzakerelerden tamamen çekilmesini amaçlıyor.

Eski Sovyet cumhuriyetleri arasında hep sınır-toprak anlaşmazlıkları olmuştur, ancak çoğunlukla bu  anlaşmazlıklar unutulmuş veya çözülmüştür. Şu anda, Sovyet döneminden miras kalan küçük bölgeler üzerine iki taraf arasındaki sınır anlaşmazlıklarının büyümesi, ana çatışmanın çözümünü ve bölgede barışın sağlanmasını engellemektedir.

SSCB’de Stalin, etnik gruplar arasında anlaşmazlık konusu olan sınırları değiştirerek yerel anlaşmazlıkları aktif ve canlı tutma ve Moskova’yı bunları çözmek için nihai bir seçeneğe dönüştürme konusunda özel bir politika yürütüyordu.  Eğer bugünlerde bile eski Sovyet cumhuriyetleri sınırların mevcut durumunu kabul etmezse ve romantik nedenlerle sınırları genişletme çabalarında olsa, o zaman bölgedeki savaş ateşi asla söndürülmeyecek ve komşular için zorluklar yaratılacak.

İlham Aliyev’in, Erivan’ın Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ilhak edilmesine dair tekrarlanan açıklamaları Azerbaycanlıları coşkulandırıyor olsa bile, herhangi bir jeopolitik çatışmayı çözmek için gerekli koşul olan dostça atmosfer yaratmayı amaçlamıyor.

SSCB’nin dağılmasından sonra, Güney Kafkasya, her an çatışmaların patlayabileceği istikrarsız bir bölgeye dönüştü. İstikrarsız bölgelerin özelliği, çatışmaların hızlı patlayabileceği ve diğer bölgelere yayılma olasılığıdır, dolayısıyla çatışmalar çözülmezse ve kontrol altında tutulmazsa, çatışmanın uluslararası bir krize dönüşmesi için zemin hazırlanacak.  Nikol Pashinyan Ermenistan’da iktidara geldikten sonra, karşı taraf Ermenistan’ın tavizler verebileceğini düşünmeye başladı, oysa Paşinyan, Artsakh Cumhuriyeti temsilcisinin müzakere masasına dönmesi konusunu gündeme getirerek, Bakü’yü daha zor bir duruma soktu.  Bakü, Artsakh temsilcisinin, konuya açıkçası daha katı yaklaştığı için müzakerelere katılımına hazır değil.

Artsakh Cumhuriyeti’ndeki Nisan 2020 cumhurbaşkanlığı seçimleri ve daha sonra yeni seçilen Arayik Harutyunyan’ın Artsakh Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın görevini üstlenmesi, Bakü’nün öfkesine neden oldu.  Bu arada Azerbaycan Cumhuriyeti muhalefet partilerinin de mevcut hükümeti çatışmalara karşı sessiz kalmakla suçladığı belirtilmeli. Öte yandan, büyük askeri harcamalar Bakü’nün siyasi çevrelerinde olan belirli beklentileri artırdı.

Aynı zamanda, taraflar arasındaki güç dengesi korunuyor. Rusya ve ABD her iki tarafın askeri alanlarına verdikleri mali yardım ile dengeyi korumaya çalışıyor. Bu konuda İran İslam Cumhuriyeti de dengeli bir politika izlemektedir. Askeri yöntemlerin artık çatışmayı çözmek için uygun araçlar olmadığı açıktır, en iyi çözüm hala müzakerelerdir. Bununla birlikte, Bakü pratikte müzakere masasından ayrılarak, çatışmayı silah yoluyla çözmek istediğini yeniden teyit etti.

Gerçek şu ki, her iki taraf da, ne dostça bir atmosfer, ne taraflar arasında coğrafi birimlerin bölünme olasılığı, ne de bariz güç dengesizliği olduğu için, çatışmanın nihai çözümünden hala uzakta.

Bu aşamada savaş olmamalı, çatışma ise koşullar ve durum değişene kadar «donmuş» bir durumda yönetilmeli.

Tecrübe, askeri çözümün Bakü için elverişli olmadığını göstermiştir. Ne Nisan 2016’daki, ne de Ağustos 2019’daki çatışmalar sorunun çözümüne katkıda bulundu. Bakü için sadece sıfır fayda sağlandı.

İran İslam Cumhuriyeti, bu çatışmada dengeli bir tutum sergileyerek, her iki tarafın da İran’a olan güveninin artılmasına yol açmıştır.  İran, Türkiye gibi tek taraflı bir yaklaşıma sahip değil, çatışmanın barışçıl yollarla çözülmesini destekliyor ve bölge dışı güçlerin müdahalesi olmadan çatışmayı çözme seçeneğinden yana olduğunu resmen açıklamıştır.

Böylece Tahran, diplomatik inisiyatif ve arabuluculuk misyonuyla savaşın devam edilmesini, en azından kısa vadede önleyebilir.

Salar Seyfoddini

İran İslam Cumhuriyeti Kafkasya Araştırmaları Merkezi kıdemli uzmanı